Dünya'nın Ateşi Çıktı!

Prof. Dr. Ayşen Ergin
Araş. Gör. Gülizar Özyurt
İnşaat Mühendisliği Bölümü

Artan küresel sıcaklık buzulları eritiyor! Isınan denizler mercan resifleri ‘beyaz’latıyor! Bitki türleri yükseklere kaçıyor! İklim değişikliği nedenli kuraklık orman yangınlarını tetikliyor! Kuzey Kutbu’ndaki değişim şu anda oluyor! Deniz seviyesi her geçen gün daha da yükseliyor!

 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve DENİZ SEVİYESİ YÜKSELMESİ

İnsan kaynaklı sera gazı konsantrasyonunun atmosferde artmasının tetiklediği ve tüm ekosistemi tehdit eden küresel ısınma ve iklim değişikliği; geleceğin bilimkurgu filmi olmaktan çıkmış, günümüzün önemli bir sorunu olarak hayatımızı etkilemeye başlamıştır. Bu artışın devam etmesi halinde bütün canlı hayatını olumsuz şekilde etkileyecek durumlar; sıcaklık artışı, kuraklık, tarım ve hayvancılığın zarar görmesi, kıtlık, sıcak hava dalgaları nedeniyle ölümler, yağışlarda artışlar ve buna bağlı olarak sellerin artması, Antarktika ve Kuzey Kutbu’ndaki buzulların erimesi, okyanus ve deniz seviyelerinde artış ve kıyı yerleşimlerinin su altında kalma tehdidi, sıcaklık artışı nedeniyle sineklerden bulaşan hastalıkların yaygınlaşması (sıtma), sıcaklık nedeniyle başlayan orman yangınları, bitki ve hayvanların yaşam düzenlerinin ve yerlerinin değişmesi, bazı türlerin yok olması şeklinde sıralanabilir.

Artan deniz seviyesi ve tetikleyeceği diğer sorunlar, iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuzluklardan biri olarak, kıyı alanlarını tehlike altında bırakmaktadır. Yapılan senaryo çalışmaları ani değişimleri ve Grönland gibi büyük buz kütlelerinin erimelerini göz önüne almasa da, yaşanabilecek deniz seviyesi yükselmesi ortalama 50 cm’den başlayıp, 7 metrelik felaket senaryolarına kadar ulaşabilmektedir (IPCC, 2007). Bu artış; başta okyanuslardaki ada devletleri olmak üzere, alçak rakımlı kıyı alanlarını, özellikle de deltaları, ciddi şekilde tehdit etmektedir. İlk bakışta Türkiye kıyılarının bu artıştan göreceli olarak daha az etkileneceği düşünülse bile; son yıllarda yapılan çalışmalar artışın etkilerinin bölgesel özellikler ışığında belirgin ölçüde görülebileceğini göstermektedir. Örneğin, Doğu Akdeniz kıyılarında dünya ortalamasının çok üzerinde bir artış gözlendiği Fenoglio-Marc(2001) tarafından yapılan araştırmalarla da belirtilmektedir. Ayrıca sadece su yükselmesinin yaratacağı toprak kaybı değil, artacak kıyı erozyonu, yükselen fırtına kabarmaları ve yer altı su kaynaklarında gözlenecek tuzluluk artışı gibi etkilerin bütün kıyı alanlarında ciddi sorunlara yol açacağı göz önüne alınmalıdır.

Türkiye’de, 8333 km’lik kıyı şeridi ve bu şerit üzerinde bulunan büyük jeolojik, ekolojik ve sosyoekonomik önemi olan kıyı alanları ile deniz seviyesi yükselmesi ve de iklim değişikliğinin diğer etkilerine karşı, hem iklim değişikliğini önlemek hem de uyumluluğunu sağlamak için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar; kıyılardaki kalkınmanın sürdürülebilirliği ve deniz seviyesi yükselmesine karşı yapılacak uyumluluk çalışmalarına kaynak aktarımının en uygun şekilde düzenlenebilmesi için, Türkiye kıyılarının deniz seviyesi yükselmesine karşı kırılganlık analizlerine temel olacaktır. Geliştirilecek uyum sağlama planlarının kıyı alanları yönetimi planlarına entegre edilmesi şarttır.

KIYI ALANLARI KIRILGANLIK MODELİ – İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ ve SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ORTAK ÇALIŞMASI

Yaşanabilecek olumsuz senaryolardan yola çıkarak, ODTÜ İnşaat Mühendisliği Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi, İngiliz Hükümeti’ne bağlı DEFRA (Department for Environment, Food and Rural Affairs – Gıda, Çevre ve Tarım Bakanlığı) projeleri dahilindeki “Göksu Deltası İklim Değişikliğine Karşı Uyum Stratejileri Geliştirme Projesi” kapsamında; iklim değişikliği kaynaklı deniz seviyesi yükselmesinin kıyı alanlarına etkisi başlığı altında, Prof. Dr. Ayşen Ergin yürütücülüğünde, bir dizi çalışma yapılmıştır. Mersin iline bağlı Göksu Deltası özelinde yapılan çalışmalar; yalnız bölgenin deniz seviyesine olan fiziksel kırılganlığını değil, ayrıca sonucunda yaşanacak sosyo-ekonomik sorunları da ODTÜ Sosyoloji Bölümü ile yapılan ortak çalışmalar ile ortaya koymuştur. Prof. Dr. Ayşen Ergin, Prof. Dr. Sibel Kalaycıoğlu, Dr. Kezban Çelik, Araş. Gör. Gülizar Özyurt ve Mustafa Esen tarafından yapılan bu ortak çalışma; İnşaat Mühendisliği ile Sosyoloji Bölümü arasında yapılan ilk çalışmalardan olup, birbirinden oldukça uzak duran farklı iki bilim dalının ortak noktası insan yaşamı olduğu sürece, aslında yapılan çalışmalar ile birbirlerini bütünledikleri, uygulama aşamasında açık bir şekilde kendini göstermiştir.

FİZİKSEL KIRILGANLIK

Bu çalışmalarda, öncelikle, kıyı alanlarının deniz seviyesi yükselmesine olan kırılganlıklarını belirlemek amacıyla çeşitli fiziksel ve insan etkisi parametreleri tanımlanmış, bölgesel data kullanılarak uygulanacak bir kıyı alanları kırılganlık modeli, DEFRA projesi kapsamında oluşturulmuştur. Bu modelde amaç, kıyı alanının hem fiziksel hem de insan kullanımına bağlı özelliklerini kullanarak, alanın fiziksel kırılganlığını ortaya koymak, yörenin deniz seviyesi yükselmesinin fiziksel etkilerine (su basması (inundation), fırtına kabarması sonucu su basması (flooding due to storm surge), kıyı erozyonu (coastal erosion), ırmaklarda tuzluluk artışı (salt intrusion to river/estuary) ve yeraltı su kaynaklarında tuzlanma (salt intrusion to groundwater resources)) olan kırılganlıklarını ayrı ayrı analiz edebilmek ve adaptasyon çalışmalarında önemli olabilecek fiziksel ve insan etkisi parametrelerini (Çizelge 1) ortaya çıkarmaktır. Yöresel veriler göz önüne alınarak, her bir parametrenin beşli bir sınıflandırma (1-5) kullanılarak kırılganlık sınıflarının (çok düşük (1), düşük (2), orta (3), yüksek (4) ve çok yüksek (5) kırılganlık) belirlendiği modelde, kıyı alanları kırılganlık matrisi oluşturularak fiziksel etki alt-endeksleri ve toplam kırılganlık endeksi hesaplanabilmektedir.

Yukarıda tanımlanmış olan ‘Kıyı Alanları Kırılganlık Modeli’; başta Türkiye için önemli ekonomik, turistik ve ekolojik önemi olan, aynı zamanda Özel Çevre Koruma Bölgesi statüsündeki Göksu Deltası (Silifke, Mersin) olmak üzere, Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi ve İskenderun Körfezi için başarıyla uygulanmıştır.

 

Göksu Deltası’nın deniz seviyesi yükselmesine olan kırılganlığını ortaya koymak için yapılan bu çalışmada; öncelikle Haziran ve Kasım 2006 tarihlerinde yapılan bölge alan çalışmaları ile yöreye ait veriler kullanılarak Kıyı Alanları Kırılganlık Modelinin Matrisi oluşturulmuştur. (Çizelge 1). Akdeniz’de deniz seviyesi yükselmesi, son dönemde yapılan ölçümler sonucu, ortalama 2mm/yıl olarak gözlenmiş ve matriste 2 yani düşük kırılganlık olarak gösterilmiştir. Aynı şekilde yörenin delta olması ve eğimin oldukça düşük olması, yörenin kırılganlığını artıran etkenlerdir ve matriste 5 yani çok yüksek kırılganlık olarak gösterilmiştir. Fiziksel parametrelerin yanında insan etkisi parametrelerinin de oldukça yüksek kırılganlık değerlerine sahip olduğu belirlenmiştir. Uygulanan model sonucu; Göksu Deltası’nın kırılganlığı 5 üzerinden 3,7 yani yüksek kırılganlık olarak hesaplanmıştır. Bu sonuç; deltaların deniz seviyesi yükselmesinden oldukça olumsuz etkileneceğini gösteren diğer çalışmalarla de uyuşmaktadır. (Özyurt, 2007)

 

Kullanılan modelin bir başka çıktısı da, fiziksel ve insan etkisi parametrelerinin fiziksel etkiler üzerindeki ağırlıklarının bulunmasıdır. Bu sorun daha çok su kaynaklarının kullanımında kendini göstermektedir. Hem arazi kullanımının belirgin şekilde tarıma dayalı olması hem de Göksu Nehri üzerinde yapılan düzenlemeler deniz seviyesi yükselmesiyle birleştiğinde su kaynakları açısından, delta, önemli sorunlar yaşayacaktır. Yaşanabilecek kuraklıklar ise bu sorunu daha da büyütecektir.

 

SOSYAL KIRILGANLIK

Fiziksel kırılganlık ile birlikte ele alınması gerekli diğer konu  sosyal kırılganlıktır. Dünya’da bir yandan küresel düzeyde iklim değişimleri oluşurken öte yandan, yerel düzeyde de sosyal ve ekonomik faktörlerin ve insan olgusunun bu değişimlerin etkilerini artırıcı olabileceği anlaşılmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla Göksu Deltası’nda su yükselmesi ve kıyı alanlarındaki fiziksel değişimlerin sosyal kırılganlık yönünün araştırılması; hem bu değişimi artırıcı insan etkilerini araştırmak hem de bu değişimin lokal düzeyde etkilerinin neler olabileceği ve bu etkilerden toplumsal olarak en çok kimin/ hangi toplumsal kesimlerin etkilenebileceğinin çalışılmasını içermektedir. Sosyal kırılıganlığın bu iki yönünü anlayabilmek için iki aşamalı bir çalışma yapılmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında, iklim değişiklikleri ve bu değişikliklerin gündelik hayatta deneyimlenme biçimleri incelenmiştir. Bu amaç için, Göksu Deltası’nda yaşayan 50 yaş üstü  kişilerle derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak bilgi toplanmıştır. Görüşülen kişilerin tamamının bölgeli olması (doğum yerinin bölgede olması) ve yaşantısını bölge sınırları içinde geçirmiş olması esas alınarak deneyimler  anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında ise, sosyal kırılganlık modeli için önemli olanın hanenin kırılganlığının anlaşılması olduğundan hareket edilmiştir. Bu amaç için bir anket formu geliştirilmiştir. Hanede kimsenin olmaması, çalışma nedeniyle evde ankete cevap verecek nitelikte üye bulunmaması, görüşmeyi kabul etmemesi gibi nedenler dışında 111 hane ile yüzyüze görüşme tekniği ile anketler uygulanmıştır. Saha aşaması 4 gün sürmüş ve 4 araştırmacı çalışmıştır. Buna göre sosyal açıdan en yüksek kırılganlığın konut-doğal kaynaklara bağımlılık-altyapı parametresi ile ilgili olduğu saptanmıştır.

Göksu Deltası’nda yaşayan halkın temel geçim kaynağını tarım faaliyetleri oluşturmaktadır. Geçmiş yıllarda büyük öneme sahip olan hayvancılık, deltaya yapılan sulama kanalları nedenli yaşanan lokal iklim değişikliği sonucu otlakların, tarım ve yerleşim alanları şeklinde kullanılmasıyla önemini kaybetmiştir. Bölgede kıyı ve açık deniz balıkçılığı ile Karadeniz lagününde dalyan balıkçılığı geçmiş yıllara oranla azalmış olsa da yapılmaktadır. Tüm değinilen nedenler hanenin temel geçimini tek kaynağa indirmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda sosyal kırılganlık açısından öncelikli olanın konut-altyapı-doğal kaynaklara bağımlılık olduğu görülmüştür.

Sosyo-ekonomik kırılganlığın saptanması anket çalışmasında görüleceği üzere; bölgede yaşayanların dayanışma ağları ve yerel yönetime olan katılımları da zayıftır. Bunların da sosyal kırılganlıkta önemli olduğu düşünülmektedir.

Ayrıca bölgede yaşayanların kaderci yaklaşımlarının yüksek oluşu, küresel ısınma ve etkilerinin önlenmesini imkansız ve/veya çok az önlenebilir risklerden biri olarak görmeleri de konuya ilişkin bilgi eksikliği oluşmasına neden olmaktadır. Daha çok bilgilendirme kaçınılmaz gözükmektedir. Felaket senaryoları değil ama neler olabileceği ayrıntılı, iyi yapılanmış, yörede yaşayan kişilerce kolay anlaşılabilecek şekilde hazırlanmış eğitim programları şarttır ve bunun için eğitimcilerden bazılarının mutlaka bölgede yaşayan kişilerden seçilmesi gerekmektedir.

 

Bu ölçme kriteri dikkate alındığı vakit, bölgede tarım dışı geçim kaynaklarının çeşitlendirilmesi, yerel yönetim ile delta içinde yaşayanların sürece daha fazla dahil edilmeleri ve bölgede yaşayanların daha kabul edebilecekleri ve sahip çıkabilecekleri bir koruma konusunda çaba sarf etmeleri gerektiği ortaya çıkmaktadır.

 

SONUÇ

Bu çalışmada Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Göksu Delta’sının deniz seviyesi yükselmesine olan hem fiziksel hem de sosyal kırılganlığı araştırılmıştır. Fiziksel kırılganlığın anlaşılabilmesi için, ODTÜ Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi’nde, DEFRA projesi kapsamında yeni parametre tabanlı bir matematik model geliştirilmiş olup, modelin uygulanması sonucunda Delta’nın yüksek kırılganlığa sahip olduğu ve insan etkinliklerinin kırılganlığı artırdığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Sosyal kırılganlık çalışmaları için ODTÜ Sosyoloji Bölümü ile yapılan ortak çalışma sonucu bir anket hazırlanmış ve yörede uygulanmıştır. Bu anket sonuçları incelenerek en önemli kırılganlık ölçütünün konut, doğal kaynaklara bağımlılık ve de altyapı konularında olduğu ortaya çıkmıştır. Bütün araştırmalar Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi için planlanacak uyum sağlama çalışmalarının önemli bir kısmı olmuş, ülkemizin diğer kıyı alanları için de kullanılabilecek bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır.

 

 

TEŞEKKÜR

Deskteklerinden dolayı DEFRA’ya teşekkür ederiz.

 

REFERANSLAR

DEFRA Projesi Teknik Gezi Raporu (2006) ODTÜ Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi, Ankara

IPCC (2007) “Climate Change 2007: The Scientific Basis – Summary for Policymakers” Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Paris, France

Keçer M (2001) Göksu Deltasının Jeomorfolojik Evrimi ve Güncel Akarsu-Deniz-Rüzgar Süreçlerinin Kıyı Çizgisinde Yaptığı Değişiklikler, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Daire Başkanlığı, Ankara

Özyurt, G (2007) “Vulnerability of Coastal Areas to Sea Level Rise: A Case Study on Göksu Delta” Yüksek Lisans Tezi, ODTÜ İnşaat Mühendisliği, Ankara

Özel Çevre Koruma Kurumu (2005) Göksu Deltası, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu, Ankara

Özel Çevre Koruma Kurumu (1999) Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesinin Yönetim Planı, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu, Ankara

Sorensen, R. M., R. N. Weisman, and G. P. Lennon (1984) Control of erosion, inundation, and salinity intrusion caused by sea level rise. In Greenhouse Effect and Sea Level Rise: A Challenge for This Generation, M. C. Barth and J. G. Titus, eds. New York: Van Nostrand Reinhold.